Yaşam

Chronicler şunu yazdı: Uzay yolculuğumuz uzun bir hikaye…

Uzay yolculuğumuz: Uzun bir hikaye…

tarihçi

Türkiye’nin ilk insanlı uzay görevi Axiom Mission 3 (Ax-3) bu gece uzaya çıkıyor.

İlk Türk astronot Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğu 17 Ocak’ı 18 Ocak’a bağlayan gece TSİ 01.11’de başlıyor.

Böylece uzay çalışmaları tarihimiz yeni bir aşamaya geçecek.

Endülüs’te, Gaznelilerde ve Timurlularda Denemeler

İslam toplumları milenyumun başlarından itibaren astronomiye yakından ilgi duymuşlardır. İlk planör testini astrolog Abbas ibn Firnâs’ın Endülüs Emevi Devleti’nde yaptığı kaydedildi. Hava, havacılık ve uzayla ilgilenen bir diğer devlet ise Gazneliler’di.

İsmail bin Hammad el-Cevherî (ö. 1010) hem dini ilimlerle, hem uzayla hem de özellikle insanın uçuşuyla ilgilenmiştir.

Çalışmalarını ilerleten Gazneli alim, 1010 yılında uçuş denemesini yaptı. Nişabur Ulu Cami’nin kubbesinden geniş tasarımlı iki tahtayı kollarına bağlayarak atlayan İsmail bin Hammad, atlayışından sonra kısa bir süre havada kaldı ama ne yazık ki yere düştü.

Böylece en eski uçuş denemesi, Batı kaynaklarında ilk insanlı uçuş olarak anılan Wright Kardeşler’in deneyiminden tam 900 yıl önce yapılmış oldu.

Timurlu hanedanının kurucusu Timur’un torunu Uluğ Bey, 38 yıl boyunca Semerkant merkezli Maveraünnehir bölgesinin hükümdarı olmasının yanı sıra derin bir alimdi. Sarayda dini ilimler, mantık, matematik ve astronomi öğrenimi gören Uluğ Bey, Semerkant’ta kurduğu rasathanede çok sayıda astronom yetiştirdi.

Osmanlı’da Yapılan Araştırmalar

Bir dönem Uluğ Begefendi Rasathanesi’nin başkanlığını yapan Osmanlı bilgini Kadızâde’nin öğrencileri de İstanbul’a gelerek Osmanlı astronomi çalışmalarına hız verdiler.

Bu içerikte; Türkistanlı astronom, matematikçi ve dilbilimci Ali Kuşçu, Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya Medresesi’ne öğretmen olarak atandı. Kuşçu burada çok değerli araştırmalar yapmıştı. Kuşçu ve çağdaşı Molla Hüsrev uzayla ilgili çalışmaları içeren medrese programları hazırlamışlardı.

III. Murat döneminde, Takîyüddîn’in 1575 yılında İstanbul’un Tophane tepelerinde kurduğu rasathane de döneminin en ileri teknolojik aletleriyle donatılmıştı. Ancak Takîyüddin’in başarısına tahammül edemeyenlerin eleştirileri üzerine bu rasathane devlet tarafından yıkıldı.

Dünyanın ilk roketi İstanbul semalarında görüldü

Bu talihsiz olaya rağmen gökyüzünü gözlemlemekten uçuş aramaya kadar pek çok boyuttaki araştırmalar sonraki yüzyıllarda da devam etti.

Dünyada ilk kez roketle havaya yükselen kişi de bir Osmanlıydı. Lagarî Hasan Çelebi, IV. Murat’ın kızı İsmihan Kaya Sultan’ın düğün şenlikleri sırasında padişaha, “Sultanım, sana Huda’ya gitmeni emretmiştim, ben İsa Peygamber ile müzakere edeceğim.”diyerek huzurdan ayrıldı ve roketle dikey uçuş testi yaptı.

Füze biliminin babası sayılan Lagarî Hasan Çelebi, haznesi barutla dolu roketle Sarayburnu’ndan havalandı. Lagarî yaklaşık 300 metreye yükseldi ve yaklaşık 20 saniye havada kaldı.

Lagarî Hasan Çelebi alçalmaya başladığında hazırladığı kanatlarla Boğaz’a oldukça yumuşak bir iniş yaptı. Lagarî Hasan Çelebi, başlangıçta devlette saygı görse de, faaliyetlerinin “tehlikeli” görülmesi üzerine sürgüne gönderilmekten kurtulamadı.

Hezârfen’in Boğaziçi uçuşu

Aynı dönemde Hezârfen Ahmed Çelebi, dünyada uzun mesafe uçuşunu başaran ilk kişi olacaktı. Hezârfen ile ilgili tarihi belgeler yetersiz olsa da hem Okmeydanı’ndan hem de Galata Kulesi’nden uçuş denemeleri bilinmektedir. Onun hakkında en kapsamlı bilgi Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bulunmaktadır.

Günümüz yamaç paraşütü tekniğini hatırlatacak şekilde defalarca uçan Hezârfen Ahmed Çelebi, son uçuşunu Galata Kulesi’nden başlatarak İstanbul Boğazı’nı geçerek Üsküdar Doğancılar yokuşunda sona erdi. Evliya Çelebi bu olayı şu satırlarla anlatmıştır: “İptida (ilk) rüzgârın şiddetinden dolayı Okmeydanı minberinde kartal kanatlarıyla sekiz dokuz kez havada uçarak eğitim gördü. Bâdehu (sonradan) Sultan Murad Han, Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa Yalısı’nda nöbet tutarken, Galata Kulesi’nin en tepesinden güneybatı rüzgarıyla uçarak Üsküdar’daki Doğancılar Meydanı’na indi. Bunun üzerine Murad Han ona bir kese altın hediye ederek şöyle dedi: ‘Bu adam korkulacak bir adamdır. Ne isterse onu yapabilir. ‘Bu tür insanların hayatta kalması caiz değildir.’ diyerek kendisini Cezayir’e sürgün etti. Orada öldü.”

Osmanlı Devleti’nin durgunluk döneminde genel ortama uygun olarak havacılık faaliyetleri de aksadı. 19. yüzyıla kadar alanda kayda değer bir gelişme görülmezken, sonrasında daha çok gözlemevleri üzerine çalışmalar yapılmıştır.

Bu bağlamda 1867 yılında Fransa’dan demiryolu üretimi için gelen mühendis Coumbary’nin girişimleriyle İstanbul Beyoğlu’ndaki bir handa kentte yeni bir gözlemevi kuruldu. Rasadhâne-i Âmire adıyla anılan bu rasathane, bugünkü Kandilli Rasathanesi’nin temelini oluşturmuştur.

Hürkuş uçağımız…

Vecihi Hürkuş, ilerleyen yıllarda yine uçuş teknolojilerinin odak noktasına alındığı Türkiye’de çok değerli projelere imza attı. Hürkuş uçağını üreten ve ilk uçuşu bizzat deneyen Vecihi Hürkuş, birçok baskı sonucu işine son vermek zorunda kaldı.

Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil de genel olarak savunma sanayi, alt kategorilerde ise havacılık, özellikle de uçaklara mühimmat sağlanması konusunda çalışmalara başlamıştı. Ancak 2 Mart 1949’da Sütlüce’deki fabrikada meydana gelen büyük patlamada aralarında Nuri Killigil’in de bulunduğu 27 kişi hayatını kaybetti ve bu değerli girişim böylece sona erdi.

Yine Şakir Zümre, 1925 yılında İstanbul Haliç’te savunma sanayii alanında üretim yapan Türkiye’nin en büyük özel sektör fabrikasının temellerini attı. Ordu için mühimmat üretilen fabrikada ayrıca bombalar da vardı.

Ancak II. İkinci Dünya Savaşı sonunda ABD’nin yaptığı silah yardımı nedeniyle devletten destek alamayan Şakir Zümre Fabrikaları, silah ve mühimmat üretimini durdurarak soba imalatına başladı.

Gazeteler Bandırma Füze Kulübü ile dalga geçti

1957 yılında Bandırma’da bir grup lise öğrencisi tarafından kurulan Bandırma Kulübü, adından da anlaşılacağı gibi füzeler alanında çalışmalara başladı.

O günlerde Rusya’nın Sputnik 1 Füzesini uzaya fırlatmasını yakından takip eden ve okulda atom enerjisi, roketler, füzeler ve uzay hakkında çeşitli konferanslar düzenleyen gençler, 1959 yılında liseyi bırakarak Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği’ni kurdular.

Çeşitli çevrelerden gelen eleştirilere rağmen pes etmeyen gençler, ilk füzelerini 10 Ekim 1959’da fırlattı. Füze, 40 metre yükseğe yükseldikten sonra denize düştü. Dönemin basını bu başarısız girişimden yararlanarak gençlere yönelik eleştiri ve alaycılık yaptı.

Ancak gençler pes etmedi ve üçüncü denemede de başarılı oldu, füzeleri 700 metreye kadar ulaştı. Bu çalışma yabancı basının da ilgisini çekti ve hakkında birçok haber yapıldı.

Marmara füzesinin mucidinin evi ve projeleri yandı

1962 yılında İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nde akademisyen olan Ermeni asıllı Türk vatandaşı Kirkor Divarcı, Bandırma Füze Kulübü’nün çalışmalarına destek vererek “Marmara – 1” isimli iki füzeyle İstanbul Ümraniye’de başarılı fırlatmalar gerçekleştirdi. “Marmara-2”.

Özellikle ikinci füze 15 kilometre yol kat ederek 822 metre yüksekliğe ulaştı. Divarcı, bu başarılı sonuç üzerine füze çalışmalarına hız verdiyse de evinde bilinmeyen bir nedenle çıkan yangınla hem projelerini hem de işe olan heyecanını kaybederek inzivaya çekildi.

Kaynaklar:

– Prof. Dr. Habil Arslan Terzioğlu, “Türk-İslam Kültür Ortamında Uçuş Deneyleri”, Türk Ansiklopedisi, Cilt. 11, Ankara 2002

– Prof. Dr. Saadettin Yağmur Gömeç, Araştırma. Görmek. Müslime Melis Çeliktaş, “Anadolu Selçukluları Çağında Bir Uçuş Denemesi”, Akademik Tarih ve Fikir Dergisi, Aralık 2014

– Doç. Dr. Yavuz Unat, İnan Kalaycıoğulları, “Cumhuriyet Döneminde Astronomi Çalışmaları”, XIV. Ulusal Astronomi Kongresi, 2004, Kayseri,

– Murat Dursun Tosun, “Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyetin İlk Yıllarında Uzay Araştırmaları”, Arşivden Günümüze Yansımalar, İstanbul 2019

erfelekajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu